Kadın; kelimesinin kökenine baktığım zaman tarihteki en eski kaynak; Kraliçe anlamına geldiğini söylüyor. Bir diğeri ise, Soylu sınıfa mensup kadın… Kadın kelimesinin kullanıldığı ilk kaynaklar. Bugün böyle bir giriş yapmak istedim; çünkü yakın zamanda çok güçlü bir kadın tanıdım. Gücünü hayallerini gerçekleştirmiş olmanın özgürlüğünden alıyor. Konumundan çok, çevresinde biriktirdiği insanlara bakıyor, mutluluğu gülümseyen gençlerin içinde buluyor… Bu özel kadının ismi; Ayşe Direkoğlu. Bu hafta sayfamda tamamen onu yazmak istedim; çünkü yıllardır duyduğum, izlediğim, dinlediğim Ayşe Hanım’ı yüz yüze tanıma fırsatı buldum. Görünenin çok daha fazlası olduğunu, hayatındaki domino taşlarını nasıl kurduğunu daha yakından görme, dinleme şansım oldu.

Geçen gün bir televizyon programı izlerken, tanımadığım bir tartışma programı sunucusu “Kadınsınız diye mi bu kadar güçlü hissediyorsunuz?” diye bir soru sormuştu. Bu sorunun cevabı nasıl verilir diye çok düşündüm. Sonra Ayşe Hanım’ın derslerinde öğrencileriyle olan diyalogunu dinledikten sonra cevabı buldum. Hayallerini gerçekleştirmek için bir yola çıkmış her insan güçlüdür. Bunun kadınlıkla, erkeklikle çok alakalı olduğunu düşünmüyorum. Ayşe Direkoğlu, hayatının bir yerinde kendiyle ilgili yapmak istediği çok özel bir hayali yakalamış ve onun peşinden gitmek için korkmamış. Bugün, burada hayallerini gerçekleştirmiş bir kadını yazıyor olmanın mutluluğunu size anlatamam.

Ayşe Hanım, Londra’da okuduktan sonra uzun yıllar otellerde üst düzey yönetici olarak çalışmış. Sıfırdan müdürlüğe kadar yükselmiş. Sonra kardeşi Zeynep Çelen, Türkiye’nin sayılı menajerliklerinden biri olan İcon Talent’i kurmuş. Böylelikle hayatına yeni bir meslek daha eklenmiş; Menajerlik… Kısa bir süre içerisinde büyük bir yükseliş yaşan Ayşe Direkoğlu, cast direktörlüğüne başlamış. Ardından Star Tv’nin Cast Direktörü olarak birçok oyuncunun keşfini, bu uzun maratondaki yaşam koçu olmuş. Evet, bir yol hikayesi bu, ama Ayşe Hanım’ı benim için özelleştiren en büyük hikaye; gençlere yol arkadaşı olmasıdır.

Bu işe girdiğinden beri hep yapmak istediği şey; iyi bir eğitmen olmak. Bunun için bir yıl boyunca hem yurtdışından hem de Türkiye’den birçok eğitim almış. Bu kadar donanımına rağmen ben yaparım deyip, gözü kapalı girmemiş. Ben de yıllarca eğitim almış bir genç olarak, girdiğim birçok okulun içerisinde Ayşe Hanım’ın adına rastlıyordum. Hatta Sonsuz Oda’nın videolarında Ayşe Direkoğlu’nun oyunculukla ilgili tavsiyelerini, eğitimlerini izlemiştim. O an anlamıştım; bu kadın sadece orada bulunmak için değil, bu işi hayatının odağına koymuş gençlere dokunmak için yapıyor. İdealist, kararlı, sabretmeyi bilen bir kadın.

“Bizim bize ihtiyacımız var”

Çocukluğumuzdan itibaren eğitim dünyasının içine düşüyoruz. Önce mecburi, sonra mesleki eğitimler alıyoruz. Öğretmen deyince, benim gözümde bir hayat rehberi canlanıyor, ama kaçı bunu gerçekleştiriyor? İşte orası tam bir muamma… Bu konuda çok yanıldığım, çok yolumu kaybettiğim için, gerçekten ışık tutan birini görünce kalbimin içindeki kuşlar penceresinden kaçıp, maviliklere uçuyorlar. Öyle bir heyecan, öyle bir sevinç doluyor. İşte böyle özel bir kadını yazmazsam, hem kendime hem de okurlarıma çok büyük bir ihanet edeceğimi düşündüm. Gücümüzü pekiştirebileceğimiz, ilham alabileceğimiz Ayşe’lere, düştüğümüzde var olduğunu bildiğimiz hayallerinden vazgeçmemiş ve başkalarının hayallerine sahip çıkmış, gerçekten bir “Eğitmen” sıfatını alabilmiş insanlara ihtiyacımız var.

“Bir kişisin, ama binlercesine dokunabiliyorsun”

Ayşe Hanım’ı dinlerken bir şey fark ettim. Bir öğrencinin gözünde derse ilk girerken nasıl bir öğrenme açlığı varsa, Ayşe Hanım’ın gözünde de o parlayan gözleri keşfetme, onlara yol arkadaşlığı yapma heyecanı var. “Benim derdim gençlerle… Onların içindeki yeteneği keşfedip, hayatlarına rehberlik yapmak beni çok mutlu ediyor. Hatta en çok bu mutlu ediyor” derken gözlerinin içindeki o parlaklığı görseydiniz beni daha çok anlardınız. Bir şeyleri başarmak kadar, başaran birinin gizli kahramanı olmak da çok önemli… Çünkü biz başarırken, başkalarının da elinden tutarsak o başarımız kelebek etkisi gibi yayılarak artar.

Bir kadını özgürleştiren, cesaretlendiren, gücüne güç katan başka nasıl bir motivasyon olabilir ki? Bir kişisin, ama bir anda binlercesine dokunabiliyorsun. Kendi hayalini gerçekleştirirken hiç tanımadığın, ama ayak izlerinden tanıştığın gençlere ilham olabiliyorsun. Dinlediğimiz müzikler, izlediğimiz filmler, okuduğumuz, kitaplar, gördüğümüz resimler bize geçmişte bir insana değebilmek için yılların yükünü kaldırmış insanları hatırlatmıyor mu?

“Benim en büyük hayalim, hayalleri gerçekleştirmeye çalışmak”

“Uçmak için kanatlarım varken, neden yürümek için ayaklara ihtiyacım olsun ki?” diyen Frida Kahlo, “Özgür olmak isteyen biri olarak hatırlanmak istiyorum… Bu yüzden diğer insanlar da özgür olacak” haykırışında bulunan Rosa Parks, “Her şeye rağmen insanların gerçekten iyi kalpli olduğuna inanıyorum” diyerek insanlara umut vermeye çalışan Anne Frank, “Şimdi daha fazlasını anlama zamanı, böylece daha az korkabiliriz” diyerek cesaret aşılayan Marie Curie… Hepsi bize bizi anlatmaya çalışmıyor mu? Bu tanıdık cümleler bana  “Benim en büyük hayalim, hayalleri gerçekleştirmeye çalışmak” diyen Ayşe Direkoğlu’na daha yakın hissettirdi. Kelimeleri özgürleştiren yaptığımız eylemlerdir. Sözlerimiz sadece havaya karışırken, ancak yaptıklarımızla, yaşattıklarımızla hayatta bir yer bulabiliriz.

​​​​​​​

Ayşe Hanım ile öğrencilerin arasındaki o sıcak bağ, o duvarların yıkılışını görmek, gençlik adına beni çok mutlu etti. Bugün severek izlediğimiz, hayatımızda idol olarak gördüğümüz, hatta fanları olan yüzlerce oyuncunun arkasında onları koruyan ve o noktaya getirmiş gölgeler var. Asıl başarının mimarlarından bahsediyorum. Bir de o insana teslim olmuş, gerçekten bulunduğu yeri hak eden oyuncularımızdan… Hepimizin hayalleri o kadar biricik ki ve o kadar kıymetli ki, değer görmeyecek bir elin içine bıraktığımızda kırılabiliyor hatta paramparça olabiliyor. Ama tam tersi olduğunda; ışığını parlatan bir eğitmen, bir yaşam koçu bulduğundaysa o zaman tüm engeller kalkıyor.

“Kameradan korkmayın. Kamera bir objedir.”

Hayatımızda bizi değerli kılan, sadece biz olduğumuz için sevildiğimiz, üzüldüğümüzde bir cümlesiyle ayağa kaldıran kişilere ihtiyacımız var. Bu kimi zaman en yakınımızdaki olurken çoğu zaman da henüz yeni tanıdığımız ama içimizdeki beni keşfeden insanlar olabiliyor. Ben kesinlikle,  eğer içinizde korkuyla birlikte büyüyen bir hayaliniz varsa –bu hayaliniz de oyunculuksa- Ayşe Direkoğlu’nu bir kez olsun dinleyin derim. Youtube’dan bir sözünü, bir cümlesini, eğitimini, yaptığı işlerin altındaki derinliği görün.

Ben buradan Ayşe Direkoğlu’na ve onun gibi hayalleri ıssız bırakmayan birçok eğitmene, öğretmene teşekkür ediyorum. Nesiller boyu sürüp gidecek olan o başarının tohumlarını attıkları için… Ben oyuncu olmak istiyorum diyen ve bunu yüksek sesle söyledikten sonra sesinin peşinden giden insanlara “Kameradan korkmayın. Kamera bir objedir” diyerek motive eden Ayşe Direkoğlu’nun sözleri yola çıkmak isteyen herkese ışık olsun.