Yusuf Has Hacib Karahanlı Türk devleti döneminde yaşamış ve devletin üst kademesi olan Hâcib’lik yani vezirlik makamına layık görülmüştür. Binlerce bilge insana sahip olan Türk Milleti’nin ender bilgelerden birsidir. Türk-İslâm edebiyatının ilk eserlerinden birisi olan Kutadgu Bilig, kitabını yazmıştır. Yazıldığı dönemden günümüze kadar değerini korumuş bir eserdir. Sadece devrine değil, içerdiği nasihatlerle günümüze de rehberlik eden bir eserdir Kutadgu Bilig.  Yusuf Has Hâcib'in bu eseri gerek kendi dönemine gerekse sonraki dönemlere ışık tutan bir feneri hüviyetindedir. Devlet yönetiminden ev idaresine, ahlâk eğitiminden yıldızlara varıncaya kadar geniş bir perspektifte bilgi sunar.

Kutadgu Bilig, "kutlu olma bilgisi," “mutluluk veren bilgi” anlamına gelir. Kutadgu Bilig, kelime anlamı itibariyle, "kutlu bilgi, kutlu olma bilgisi, mutluluk bilgisi, insanı her iki dünyada mutluluğa eriştiren bilgi" demektir.

Yusuf Has Hâcib’in o günkü söyledikleri o kadar doğrudur ki, sanki bugünü görmüş gibi yazmış. İstedim ki, bugünkü gençlik de bu nasihatler de birazcık da olsa dersler çıkartsın ve hayatları dolaysıyla, toplum; daha iri daha diri ve daha güçlü olsun. Yusuf Hâcib şöyle diyor:

“Ey sevinç içinde ömür süren iyi genç, sözümü yabana atma, gönülden dinle. Gayret et, doğruluk yolundan şaşma; gençliği heder etme, ondan faydalanmasını bil.

Gençliği aziz tut, çabuk geçer; ne kadar sıkı muhafaza edersen et, bir gün kaçar. Sende henüz gençlik kuvveti varken, bunu boşuna geçirme; daima itaat ve ibadet ile meşgul ol. Sonra gençliğin hasretini çeker ve pişman olursun, amma son pişmanlık fayda vermez; sözüm bu kadar kimin yaşı kırkı geçerse, gençlik insana:

"Allaha ısmarladık," der; elli yaşım bana elini değdirdi.

Kuzgun tüyü gibi olan başımı kuğu tüyüne çevirdi.

Şimdi altmış. "Bana gel," diye çağırıyor; ecel pususuna düşmezsem, şimdi oraya gideceğim.

Kimin yaşı altmışı doldurmuş ise, ondan hayatın tadı gitmiş, onun yazı kışa dönmüştür. Otuzun topladığını elli geri aldı, altmış elini değdirirse, ne yapacağım. Ey elli, ben sana ne yaptım sanki, neden bana şimdi böyle kin bağladın. Gençlikte her işim bir zevk idi; şimdi bana yediğim yemek zehir oldu.

Vücudum ok ve gönülüm yay gibi idi; şimdi vücudum yay oldu, gönlümü ok yapmalıyım. Gençlik benim için ne topladı ise, ihtiyarlık gelip, onları aldı; o sana da gelecektir.

Ey Çergeci ( Padişah çadırını beklemekle görevli asker), gel beni koru; eziyet içinde ayların ve yılların esiri oldum. Ayağım kösteksiz olduğu hâlde, kuvvetsiz düştü, adım atamıyor; gören göz bebeğim karardı, parlamıyor.

Zevk gitti, gönül ateşi söndü; gençlik adı artık benden uzaklaştı. Ey kır saçlı uyan, ölüme hazırlan; geçmiş günlerin için ağla ve sızla. Hayat boş yere geçti gitti, bari bu kalan günlerini tövbe ve istiğfar ile geçir.

Ey ebedî, ölümsüz ve ihtiyaçtan vareste olan rabbim, bu sayısız canlıları ölüm için yarattın. Ben sana şimdi yalvarıyorum ve şunu diliyorum: beni bir parça daha yaşat, ömrümü uzat. Senden kuvvet isteyerek, bu söze başladım; ey rabbim, bunu tamamlamak için, sen kuvvet ver.

Ey dilim, durma, yaratana ve beni kötülüklerden uzak tutana hamd ve sena et. Seçti, yarattı ve gönüllü aydınlattı; gönüllümü iman içinde, doğru yol üzerinde tuttu. Karanlıkta idim, gecemi aydınlattı; zulmette idim, bana güneşi doğdurdu. Yolumu şaşırmış, koşuyordum, bana yol gösterdi; o korumasa idi, ateşte yanardım. O seçti, ayırdı, beni yükseltti; beni yolunu şaşırmışlar arasından uzaklaştırdı.

Gönüllümü aydınlık ile süsledi; dilimi kelime-i şehadet ile bezedi. Gönül, göz, akıl, zekâ ve bilgi verdi; dilimi açtı ve bana ifade kudreti ihsan etti. Sevgili resulün yolu beni selâmete götürecektir; o resul bizzat bana şefaat etsin.

Bütün bunların hepsi rabbimin fazlı ve keremi idi; benim gibi asi bir kula değer verdi. Daha aylarca ve yıllarca yaşasam bile, bunun şükrünü bundan sonra nasıl öderim.

Ey rabbim, benim bu aczimi bilirsin; her sıkıntı ve müşkülümü ben sana açarım. Bunlardan bir tekinin şükrünü bile ben sana eda edemem; benim tarafımdan sen kendine kendin şükret, senin hikmetine akıl ermez.

Beni doğru yol üzerinde doğruluğa sevk et; üzerimden bu iman libasını çıkarma. Benim bu canım tenden çıkarken, son nefesimi kelime-i şehadet ile al. Kara yer altında tek başıma kalınca, orada da sayısız rahmetini bana ulaştır.

Ben asi bir kulunum, günahım çoktur; ey aziz Tanrı, beni kendi fazlın ve keremin ile affet. Sen bütün müminlerin hepsine de mağfiret et; yarınki beka âleminden yüzünü bana bugün göster.”

Kısacası: Türk Milleti yüzyıllar boyu kendisine rehber olan, Korkut Ata, Dede Korkut Irkıl Hoca gibi nasihatçi büyükleri dinleyerek hem normal yaşamında hem de devlet hayatında başarılı olmuştur. Onlardan biri de Balasagunlu Yusuf’tur. Çünkü onlar Türk Milleti’nin nazarında; müşfik, nadim, merhametli, şefkatli, nezaketli, adaletli ve bilgedirler. Gençler bu gibi akîl insanların darbımesellerinin ve hayat tecrübelerinin ibretlik hikâyelerini okuyup,  dinleyip hayatlarının her alanında uygulayarak başarılı olmuşlardır-olabilirler.