Sinema bir zamanlar hayatımızın bir parçasıydı. Sinema bizim için vazgeçilmez bir alışkanlıktı. 80’lere kadar ayağımız hiç sinemadan eksilmedi. Televizyon yayına geçince sinemaseverler ‘Artık sinemaya gitmeye ne lüzum var para vermeden her şeyi seyrediyoruz ‘dediler ve evde televizyonun başına yapışıp kaldılar. Sinema lüzumsuz gibi addedilmeye başlandı ve insanlar sinemadan soğumaya başladı. Artık sinemalardan en başta hanım efendiler olmak üzere erkeklerde el ve ayaklarını çekmeye başladı ne yazık ki…

Bizim çocukluğumuzda yaz ayları açık hava sinemalarıyla bir başka olurdu. Yaz sosyal hayatın canlı olduğu bir mevsim aynı zamanda Eskiden sinema bu kadar teknolojiye ayak uydurmamışken ,bu kadar havalandırmalı sinemalar yokken yazın sinema açığını açık hava sinemaları yani halk arasında bilinen adıyla yazlık sinemalar  doldurmaktaydı. Yazlık Açıkhava sinemalarında kimi yeni kimi eski bir çok filmin tanıtımları sokaklarda mikrofonlu kamyonetler ile yapılırdı. Sinemanın önüne konulan tahtanın üzerine raptiyelerle yapıştırılan filmin afişi önünde dakikalarca bekleyişimiz ve o afişi inceleyişimiz bir başka güzeldi. Afişi inceleme merasimi bittikten sonra arkadaşlarla kapıda bekleyen biletçiye ücretimizi öder ve  tahta sandalyelere oturup beyaz perdeye bakar dururduk. Filmin başlamasıyla alkış yağmuru başlardı, ıslık sesleri yeri göğü inletirdi adeta…

Filmin tam heyecanlı yerinde meydana gelen kopukluklar ve 5 dakikalık ara izleyiciyi çıldırtırdı. O curcunanın keyfini anlatmakla bitirmek mümkün değil…  Eylül ayının sonuna kadar da  ara ara o muhteşem filmlerin keyfini çıkarırdık. Yazlık sinemaları kışlık sinemalara göre avantajlı duruma getiren şey, halkın her kesimine hitap edebilmesidir. Çünkü o dönemlerde daha çok da seçkin semtlerde gösterime giren filmler yazlık sinemalara göre pahalıdır ve herkesin bu filmlere gitmesi mümkün değildi. Fakat yazlık sinemalarda çok daha ucuza film seyretmek mümkündü ve kalabalığı memnun etmek isteyen sinema sahipleri, bazı günler iki filmi birden göstermekteydiler.

Yazlık sinemalar dolar taşardı, bizler de keyifle izlerdik. Kapı önünde satılan köfte, gazoz, ayran ve gazetede kağıdından yapılan külahlarda paranıza göre bardak ile satılan çekirdekler vazgeçilmezdi. Burada geçirdiğimiz anıları aklıma getirdiğimde emin olun duygulanmamak elde değil. Bu sinemalar hızla kapandı ve birer nostalji unsuruna döndü.

Artık çekirdeğin yerini daha çok patlamış mısır veya cipsler, tahta sandalyelerin yerini şezlonglar, minderler hatta botlar almış durumda … Her şey gibi yazlık sinemalarda tarih oldu ne yazık ki… Hey gidi o günler hey…