RÖPORTAJ: GİZEM YILDIZ

Merhaba Oğuz Bey, sizi geçmiş yıllarda oynadığınız dizi ve filmlerden hatırlıyoruz. Uzun zamandır yeni projelerde yoksunuz neler yapıyorsunuz?

Devlet tiyatrosunda Sahibinin Sesi oyununda oynuyorum. Bu sene içinde hazırladığımız Hanımefendinin Ziyareti oyunu var. 

Ankara Devlet Tiyatrosundan emekli olmuşsunuz.

Evet, ama memuriyetten emekli oldum tiyatrodan değil. Oyunculuk ölene kadar devam eder. 

Oyunculuğa ilk 7 yaşında adım atmışsınız. O zamanlar sahnede ne yaptığınızı biliyor muydunuz?

Tabi ki biliyordum. Bence beni oyunculuğa başlatmak için çek geç kalmışlar. Oyuncu olabilmek için çok daha erken yaşta başlamak lazım. 30 yaşından sonra tiyatroya başlanır, ama bir çocuğun başlamasıyla bir olmaz. Profesyonel olarak yapacaksanız çocuk yaşta başlamak da fayda var, ama amatör olarak yapmayı düşünüyorsanız her yaşta başlayabilirsiniz. 

Çocukluktan oyunculuğa başlamanın avantajını kariyerinizin hangi dönemecinde gördünüz?

Her zaman faydası oldu. Herkesten daha fazla geçmişim var.

Yeşilçam dönemine dayanan köklü bir geçmişten söz ediyoruz. Fatma Girik’le, Türkan Şoray’la, Müşfik Kenter’le karşı karşıya oynadınız. O setlerin siz de bıraktığı hatıranın tadı ne oldu?

Hem tiyatroda hem sinemada çok büyük oyuncularla oynadım. Onların her birinden ayrı ayrı şeyler öğrendim. Hepsiyle çok güzel anılarımız var. 

O dönemi nasıl anlatırsınız?

Değişik dönemlerde oynadım. Çocukken Ayhan Işık’la, Ertem Eğilmez’le oynadım. Konservatuardan sonra Trt ile bazı çalışmalar yaptım. Yeşilçam döneminde birkaç film yapma şansım oldu. Yeşilçam bittikten sonra bir daha sinema yapmadım. Sinema yapmayı düşündüğümde sinema bitmişti. Çok çabuk teknoloji değişti. Şuan ki teknolojiye bence Türkiye’de adapte olamadı. Ortaya yeni bir Yeşilçam çıkmadı, ama çıkacaktır. Zaten en son oynadığım “Karınca”  filmi de o zamanla bu zaman arasında bağ kuruyor. Nazif Tunç’un yönetmenliğinde bir filmdi. O filmin içinde de Yeşilçam tadı aldım. Zaten onun için oynamak istedim. Dizilerde sinema tadı yok. 

Düşünüyor musunuz televizyon?

Hayır, zaten pek teklif de gelmiyor. Dizi konusunda tereddütlerim var. Diziler daha çok reklam satmak için yapılan projeler. 

Beyazperde de oynanan filmleri, bu dönemin izleyicilerini nasıl buluyorsunuz?

Bu dönemin sinema seyircisi var mı, yok mu? Bilemiyorum. Bu dönemin sineması yok ki, seyircisi olsun. Recep İvedik gibi filmlerin seyircisi bambaşka seyirci türü. Şu anda oldu gibi her şey yeni baştan oluşuyor.  

Sanatın şehri deyince aklımıza ilk İstanbul gelir. Geçmişinde asırların sinema, tiyatro izleri bulunan, bugününde çok büyük yapıtlar bulunduran İstanbul, konumunu koruyor mu?

Sanat büyükşehirler de olan bir şeydir. Türkiye’de de sanatın yapıldığı en önemli şehir İstanbul’dur. Sanatın asla ölmeyeceği şehir, İstanbul’dur. Her zaman kendisini yenileyebilecek bir şehirdir. Bütün Türkiye’yi etkileyecek olan sanat, İstanbul’dan çıkmıştır ve hep İstanbul’dan çıkacaktır. 

Sizin içinde bulunmak istediğiniz alan tiyatro mu, sinema mı? 

Bir oyuncunun temeli tiyatrodur. Zaten tiyatro ve sinema oyunculuğu çok farklıdır. Üç dalda da oyunculuk sergileyen çok az kişi görürsünüz. Her biri farklı yeteneklerdir. Ben üçünü de yapabilen ender kişilerden biriyim. O yüzden seçim yapabiliyorum. Üçünün de bana verdiği tat ayrı, ama tiyatronun bana verdiği tadı hiçbiri veremez.

Hanımefendi’nin Ziyareti oyununuzun türü nedir?

Bir karakomedi. Trajik bir oyun, ama kendine has bir üslupla yazılmış. Grotesk tiyatro deniliyor. O kadarına bile indirgenemeyen bir tarzı var yazarın. 

Yapılan projelere baktığınızda ne görüyorsunuz?

Televizyon seyretmiyorum. Sinema için de değer bir film bulmadım. 

Özel tiyatrolar hakkında ne düşünüyorsunuz?

İçinde çok özel oyunlar var. Gençlerin denemeleri var. Çok iyi olanlar da var berbat olanlar da. Amatör tiyatro çok yaygın, ama bunların içinde çok iyi işler de var. Ben tiyatronun geleceğini çok parlak buluyorum. 

Arkanıza baktığınızda değiştirmek istediğiniz, keşke dediğiniz bir yer var mı?

İyi ki yok.

Oyuncu olmasaydınız içinde olmak isteyeceğiniz hangi meslek grubu olurdu?

O kadar çok var ki, her konuya meraklıyım. İyi ki oyuncuyum da hepsi olabiliyorum. 

24 saatiniz nasıl geçer?

Yaşamayı çok severim. 24 saatin, 24 saatini de dolu dolu yaşarım. Sosyal medya da gezinirim, insanlarla sohbet ederim, fotoğraf çekerim, kitap okurum, müzik dinlerim… Her şeyi yaparım.

Tecrübeli bir oyuncu olarak şimdiki gençliğin oyunculuğunu nasıl buluyorsunuz?

Onlar henüz arayan taraftalar, ama bulacaklardır. Konservatuar kapandığından beri eğitim çökmüş durumda. Eğitecek hoca yok, o yüzden de oyunculuk yok.

Yeni Çağrı Gazetesi’nden alıntıdır.