Osmanlı’da Hristiyanlar, Ermeniler, Yahudiler başta olmak üzere yabancıların dini takvimlerine göre yortu ve bayramlarda eğlenceler düzenlenirdi. Hristiyanların  Noel yortusu, “apukurya” adlı karnaval eğlenceleri,  arınma amaçlı  “lent” ve İsa'nın dirilişinin kutlandığı  “paskalya” dönemleri öne çıkıyordu.

Kurtuluş semtinde düzenlenen karnavallarla İstanbul renklenir ve coşkulu bir görünüm kazanırdı. Karnavalların İstanbul’a Bizans döneminde Venedikliler tarafından geldiği görüşü hakimdir. Bizans uzmanı Michael Angold 12. yüzyılda “apokreo” adlı karnavalda insanların şeytan kıyafetleri giydiğini, kral kostümlü kişinin de her türlü iffetsizliği yapmalarını emrettiğini yazıyordu.

Osmanlı’nın kullandığı hicri takvime göre  birinci ayı  Muharrem ayıdır. Muharrem ayı İslam’da önemli aylardan biridir. Dini anlamları dışında  hicri takvimin ilk ayı olması nedeniyle bu ayda padişahlar muharremiye” adı verilen hırka baha, entâri baha, kurbâniye, ramazaniye, nevrûziye gibi hediyeler dağıtıyorlardı.

Osmanlı’da yılbaşı, miladi takvime göre ilk defa 1829’da İngiliz elçisinin İstanbul Boğazı’nda düzenlediği baloya devlet adamlarının katılımıyla kutlandı. 1856’da ise Sultan Abdülmecit Fransız elçisinin düzenlediği yılbaşı balosuna katıldı.

İstanbul’daki karnavallarda insanlar maske takarlar, özgürce sokaklarda gezerler, şarkı söylerler ve oyun oynarlardı. 18. yüzyıl başında Fransız diplomat Aubry de La Motraye Frenklerin Türk dinine, yönetimine ve kadınlarına hakaret etmemek şartıyla serbestçe eğlenmenin mümkün olduğundan bahsediyordu.

Pera’da karnaval zamanı yaklaşınca özenle hazırlıklar yapılırdı. Mağaza vitrinlerinde  karnaval kıyafetleri sergilenirdi. Çeşitli maskeler, külahlar, şapkalar, pierrot elbiseleri, renkli kumaşlardan arlequin ceket,  etekli fistanlar halka sunuluyordu.

Karnavallar statüye göre elçiliklerde, kulüplerde, otellerde, sokaklarda, meyhanelerde kutlanırdı. Elçiliklerdeki kutlamalara ihtişam yansırdı. Pera sosyetesinin eğlendiği elçiliklerde Rum cemaati önde geliyordu. Gezgin Daniel Clarke elçilik balolarında adabı muaşerete uyulmadığını, komik görüntülere şahit olduğunu yazıyordu. Kadınların sürekli saçlarıyla oynadığını, bağırarak konuştuklarını, yiyecekleri paketleyip eve götürdüklerini, erkeklerin dans partneri konusunda tartıştıklarını anlatıyordu.

Cumhuriyet döneminde Türkler ilk defa 1926’da yılbaşı kutlamalarına katıldı. Organizasyonlar çoğunlukla Beyoğlu’nda yapılırdı. Pera Palas, Tokatlıyan Oteli, Maksim ve sinemalarda yapılan kutlamaların yanında Hristiyan aileler yemek yiyerek ve gramofon eşliğinde birlikte vakit geçiriyorlardı.

1929’dan itibaren İstanbul dışında kutlamaların yaygınlaşmasıyla Ankara’da Tayyare Cemiyeti aracılığıyla yardım organizasyonu düzenlendi. İzmir’de Naim Palas, Salih Bey Köşkü, Karşıyaka ve İngiliz kulüplerinde kutlamalar yapıldı.  İlk çekilişi 1926’da gerçekleştiren Tayyare Cemiyeti Piyangosu 1931’den itibaren “Tayyare Yılbaşı Piyangosu” adıyla her yıl düzenli çekiliş yapmaya başladı.

Bazı yayınlarda yılbaşı hazırlıkları ve kutlamalarıyla ilgili eleştiriler de yer alıyordu. Özellikle harcanan paranın israfa dönüştüğü, kumar oynama alışkanlıklarının arttığı, insanların sağlığının bozulduğu ve kutlamalardan sadece yer sahiplerinin kazanç sağladığı yazılıyordu.

1936 yılından itibaren yılbaşı kutlamaları resmiyet kazandı ve ocak ayının ilk günü, ulusal tatiller kapsamına alındı. Yılbaşı hazırlıkları için İstanbul’a çok sayıda hindi getirildi  ve ailelerin sofra için hindi doldurmaları geleneğe dönüştü. Geç saatlere kadar açık olan eğlence yerleri artık sabaha kadar açıktı. Hediyelik eşya, kadın elbiseleri ve bakım ürünlerine yönelik reklamlar yapılıyor, Tekel Mağazaları’nda gerçek Fransız şarabı satılıyordu.

1938 yılının yılbaşında  Mustafa Kemal Atatürk ilk kez yeni yıl tebriklerine yönelik cevap yayımladı:

“Yeni yıl münasebetiyle yurdun her tarafından vatandaşların yüksek duygularını ve samimi temennilerini bildiren telgraflar gelmektedir. Bundan mütehassis olan Atatürk, teşekkürlerinin ve saadet dileklerinin iletilmesini emir buyurmuşlardır.”

1940 yılında ise Erzincan depremi nedeniyle tüm ülkede yılbaşı kutlamaları iptal edildi. Gazeteci ve yazarlar yılbaşı harcamaları yerine afetzedelere yardım edilmesi çağrısında bulundular. Hayır kurumlarının düzenlediği balo ve konserler, lokanta ve gazinoların kutlama programları iptal edildi. Eğlence yeri sahipleri aldıkları ruhsatnameleri kullanmaktan vazgeçtiler. İstanbul’da yaşayan yabancılar da bu matemi paylaşarak tüm organizasyonlarını iptal ettiler.

İkinci Dünya Savaşı sonrası Tek Parti İktidarı döneminde liberalleşme etkileriyle birlikte yılbaşı kutlamaları tüm ülkede yaygınlaştı ve yoğun hazırlıklar yapılarak dikkat çekici yılbaşı eğlenceleri düzenlendi. Zamlı fiyatlar bile müşterileri kutlamalardan vazgeçirmiyordu. Beyoğlu sokaklarında adeta insan seli vardı ve vitrinlerde Noel Baba figürleri görülüyordu. Vapur ve trenlere ek seferler getirilmeye başlandı. Bunların yanında gazinoların kapısında müşterilerden peşin para alınması ve İstanbul’da çok sayıda çam ağacının kesilmesi gibi sorunlar da ortaya çıkıyordu.

Cumhuriyet öncesi kutlamalara katılan diplomatik çevreler Cumhuriyet sonrası da yılbaşı balolarına katılmaya devam etti. 1950’lerden sonra Hilton Oteli de önem kazandı.

1970’li yılların ortalarına kadar radyolarda yayınlanan yılbaşı programlarında şiir dinletisi ve müzik yer alıyordu. 1973’te televizyonda ilk yılbaşı programı yayımlandı. TRT’de arabesk ve dansöz yasağı olmasına rağmen Orhan Gencebay arabesk şarkılarıyla, Nesrin Topkapı danslarıyla bu yasağı delip yılbaşı programlarında büyük ilgiyle izlendi.1990’da özel kanalların açılmasıyla yılbaşı eğlence programları arttı. Tüketimin hızla arttığı 2000’li yıllarda ise özel çekilişlerle markalar, farklı konseptlerle eğlence mekanları, oteller, restoranlar yılbaşı kutlamaları için çekici alternatifler sunmaya başladı.

Geçmişten günümüze dek kültürel ve dönemsel farklılıklara rağmen yılbaşı, toplumların sosyal hayatına yerleşen gelenek ve kutlamalarla devam ediyor. Hediyeleşme yoluyla insanlar arasındaki bağ hatırlanıyor.

Her yeni yıla girerken ortak değerler, dualar ve temenniler önem kazanıyor. Sevgi, huzur, bereket, yardımlaşma ve barış dile getiriliyor. O halde artık eğlenmeden önce kutlanacak ne olduğunu bulmak gerekiyor. Tüm dünyanın sevgiyi ve iyiliği öğrendikten sonra “Mutlu Yıllar!”ı hak edeceği düşüncesi ve umuduyla şimdilik iyi seneler…